✕
  • Bugün Ne Pişirsem
  • Tarifleri Cebine İndir
  • Instagram'da Takip Et

  • Bütün Tarifler
  • Ana Yemek Tarifleri
  • Atıştırmalık Tarifler
  • Çorba Tarifleri
  • Davet Sofraları
  • Diyet Tarifler
  • Hamur İşi Tarifleri
  • İçecek Tarifleri
  • Kahvaltılıklar
  • Kek & Pasta Tarifleri
  • Kurabiye Tarifleri
  • Makarna & Pilav Tarifleri
  • Mutfak Akademisi
  • Salata & Meze Tarifleri
  • Seçme Tarifler
  • Tatlı Tarifleri
  • Zeytinyağlı Tarifler

3 Günde Bolonya 2. Gün

Anasayfa / Gezdim Gördüm / 3 Günde Bolonya 2. Gün

Cumartesi sabahı olabildiğince erken kalktık. Perdeleri açtığımızda bizi harika bir sürpriz bekliyordu. Yağmurdan eser kalmaıştı ve güneş alabildiğine parlıyordu. Kahvaltımızı otelde yaptık. İki çeşit peynir, yumurta ve çeşit çeşit tatlılar ve çörekler vardı. Biz daha çok kruvasanlara odaklandık. Çok lezzetliydiler çünkü. Ben tam bir kahve-kruvasan delisiyimdir zaten. O yüzden bu kahvaltı orada edebileceğim en iyi kahvaltıydı benim için.

Kahvaltıdan sonra şehir merkezine gitmek için bir otobüse atladık. Ama yol üzerinde büyük bir Pazar yeri görünce planları değiştirip otobüsten indik. Pazar yerleri yerel insanlarla kaynaşmak ve onları yakından tanımak için en iyi yerlerdir çünkü. Pazar aslına bakarsanız Türkiye’deki pazarlardan pek de farklı değildi. Ama birkaç ucuz ve güzel parça bulmayı başardım. Tam pazardan ayrılırken antika eşyalar satan bir tazgah dikkatimizi çekti ve şöyle bir baktık.

Tezgahtan uzaklaşırken tezgahın sahibi arkamızdan “arkadaş” diye seslendi, dönüp baktığımızda ellerini önünde kavuşturarak “teşekkürler” dedi kırık Türkçesiyle. Bizim için çok hoş bir sürpriz oldu elbette ki.

Pazarda işimizi bitirdikten sonra tekrar otobüse atlayıp Avrupa’nın en eski üniversitelerinden biri olan Bolonya üniversitesine gittik. Burası bir üniversiteden çok bir mahalle gibi. Nerede başladığını, nerede bittiğini söylemek güç.

Kısa bir üniversite turundan sonra maşhur İkiz Kulelere yöneldik.  Fotoğraftan da göreceğiniz üzre bu kuleler de yamuk. Bu noktada çok büyük bir hata yaptık ve kuleye tırmanmaya karar verdik. Bu arada sadece daha yüksek olanına tırmanmak mümkün. Yüksekliği 97 mt. Ve benim yükseklik korkum var. Nasıl oldu da böyle bir şeye cesaret edebildiğime hala şaşırıyorum.

İlk başta kolay gibi göründü gözüme aslında. Çok da hızlı tırmanmaya başlamıştık. Yasin her dönüşte geldik sayılı deyip duruyordu ama bir türlü gelemiyorduk maalesef. Yukarı çıktıkça merdivenler daha da dikleşiyor ve darlıyordu. Kalbim hem yorgunluktan hem de korkudan deli gibi atıyordu. Tam ortalara doğru bir yığılma oldu ve bir süre aşağı inenleri beklememiz gerekti. Bu sırada ben merdivenlerin trabzan kısmındaydım. Aşağı bakmamaya çalışıyordum ama o anda tek düşünebildiğim şey trabzanların kırılacak  ve benim aşağı düşecek olmamdı. O an aşağıdan bir şeyin beni çekiyor olduğuna yemin edebilirim. Gözlerimi kapattım ve başka bir yerde olduğumu hayal etmeye çalıştım. Hayatımın en uzun dakikalarıydı sanırım bunlar. Yaklaşık 20 dakikanın sonunda yukarı varabildik. Manzara görülmeye değerdi. Bütün Bolonya 360 derece açıyla kuşbakışı olarak önünüzde duruyor. Gerçekten muazzam bir deneyim. Ama geri dönme zamanı geldiğinde çıkatken olduğumdan daha fazla endişelendim. Merdivenler dik ve dar olduğu için aşağı inmek çok daha zordu. Hatta ilk basamakları geri geri inmemiz gerekti. Oradan kurtulmayı o kadar çok istiyordum ki iniş yolunda hiç mola vermedik ve olabildiğince hızlı indik aşağı. Dışarı çıkar çıkmaz ilk işim 1 şişe su içmek oldu.

Ardından öğle yemeğimizi yiyeceğimiz restoran olan Osteria La Balena’ya gitmek üzere bir otobüse atladık. Restoranın bulunduğu mevkii bulduk ama restoranı bulmamız epey uzun sürdü. Kocaman bir kompleks yapıp kompleksin önündeki patikaya cadde ismi vermişler. Bunu keşfetmemiz epey uzun sürdü. Neyse sonuç olarak sevimli restoranımıza ulaştık. Başlangıç olarak peynir tabağı geldi. Peynirler gayet lezzetliydi. Ana yemek olarak ben domates soslu tavuk aldım, Yasin patates çorbası benzeri bir şey istedi. Aslına bakılırsa bunun çorba olduğunu yemek geldikten sonra anlayabildik. Menüde kremalı patates gibi bir şey yazıyordu. Çorba olmasına rağmen oldukça koyu kıvamlı olduğu için gayet doyurucuydu. Lezzeti de gayet iyiydi. Benim domatesli tavuğum da aynı şekilde oldukça lezzetliydi. Ama peynirlerle neredeyse doymuş olduğum için hepsini yiyemedim.  Tatlı olarak beyaz çikolatalı pasta aldık. Fazla gelir diye ikimiz bir tane almayı düşündük önce. Ama sevimli garson kızımız porsiyonun küçük olduğunu söyleyince birer tane istedik. Tatlılarımız da oldukça lezzetliydi.

Yemeğin ardından Bolonya ziyaretimizin asıl amacı olan Arte Fiera, yani Sanat Fuarına gittik. Tmamını dolşaması saatlerimizi aldı ama buna kesinlikle değidi. İnanılmaz güzellikte parçalar vardı.

Saatlerce yürümüş olduğumuz için iyice yorulmuştuk, bu yüzden doğruca otele gittik ve biraz dinlendik. Ardından otelden çıkıp yakınlardaki bir markete uğradık. Türkiye’ye getirebileceğimiz yerel yiyecekler, çoğunlukla makarna, peynir ve çikolata, satın aldık.

Akşam yemeğimiz otelin yakınlarındaki Papa Re restoranda idi. Restorana tek kelime ile bayıldık. Dekorasyonu harika, atmosferi çok huzurluydu. Garsonlarımız oldukça nazikti. Aslına bakarsanız gittiğimiz bütün restoranlardaki garsonlar genel olarak çok nazikti. İşlerini severek yaptıkları belli oluyordu.

Yemekten önce ikram olarak ricotta peynirli domates sosu getirdiler. Oldukça yoğun bir aroması vardı ve damakta inanılmaz güzel bir tat bırakıyordu. Ana yemek olarak ben norma soslu makarna seçtim, Yasin ise tuzda balık tercih etti. Benim makarnamın sosu oldukça lezzetliydi. Ama İtalyanların al dente anlayışları bişim ay pişmemiş daha bu anlayışımıza eş olduğu için makarnam biraz daha pişmiş olsaydı daha çok keyif alırdım diye düşünüyorum. Yasin’in balığı gerçekten güzeldi. Daha önce hiç duymadığımız sibas adlı bir balıkmış.

Tatlı olarak  ben elmalı strudeli tercih ettim, Yasin çikolatalı kekten yana kullandı şansını. Hem tatlılar, hem de yanına getirdikleri tatlıların lezzeti ile uyumlu likörler oldukça iyiydi. Kısacası oldukça keyifli bir akşam yemeği oldu. Restorandan ayrılmadan önce nazik garsonlarımızla fotoğraf çekilmeyi de ihmal etmedik.

Yemeğin ardından otobüse atlayıp şehir merkezine indik. Çok farklı bi deneyim bizi bekliyordu. Hedefimiz Arkeoloji Müzesi’ni gezmekti programımıza göre. İlk başta bu geç saate kadar açık olup olmadığı konusunda endişelendik. Ancak web sitesinden öğrendiğimize göre gece yarısına kadar açıktı Sanat Fuarı dolayısıyla. Hayatımızda ilk defa gece müze gezeceğimiz için heyecanlıydık. Müze tahmin ettiğimden çok daha kalabalıktı. Çoğunlukla heykeller ve yazıtlar vardı müzede. Belki de gece oluşunun etkisiyle kendimizi tarihle çok iç içe hissettik müzeyi gezerken.

Son durağımız ise Müzik Müzesi oldu. İtiraf etmek gerekirse Arkeoloji Müzesinden çok daha ilgi çekiciydi. 500 yıllık enstrümanlar vardı müzede. Düşünebiliyor musunuz bundan 500 yıl önce birileri bu aletleri kullanarak besteler yapıyordu ve ben o an sadece bir adım uzktaydım. 500 yıl önce yaşamış biriyle bir anı paylaşmak sizce de mucizevi bir şey değil mi?

Böylece Bolonya’daki ikinci günümüz bu şaşkınlık ve heyecan içinde sona erdi.

3 Günde Bolonya 1. Gün

Yorumları Göster (0)

Benzer Başlıklar

bolognabolonya
Bugün Ne Pişirsem?
Enginarlı Tarifleri
Hamur Üstü Tarifler
Pratik Tarifler
Ekonomik Tarifler
Vegan Tarifler
Kek ve Pasta
Tatlı Tarifleri
Mis Gibi Börekler
Nefis Köfteler
Kurabiye Tarifleri

Benzer Tarifler

Kahvaltı Sofrası Fikirleri
Kapalı Pazar Mercado Geziyoruz
Kornişon Turşu (Videolu Tarif)
Barcelona Gezisi 3. Gün
Saksıda Çikolatalı Puding Tarifi
Yedigöller ve Bolu Gezisi

Yorum Gönder


Bugün Ne Pişirsem?

Günün Menüsü 11 Nisan

Popüler Tarifler

  • Hakkında
  • İletişim
  • Tarif Küpü Uygulaması
  • Instagram Paylaşımları
  • Gizlilik Sözleşmesi
  • Kullanım Şartları
  • English Version

Copyright © 2020 Kevserin Mutfağı